Toplumda yetişkinlerin geçirdiği depresyon, çocuklarınkine oranla daha ciddiye alınıyor. Oysaki çocuklarda görülen depresyon, büyüklere nazaran daha ağır geçiyor. Özellikle aile içinde yaşanan çatışmalar; çocuklarda depresyon yaşama riskini artırıyor. Central Hospital’dan Uzman Psikolog Aycan Bulut, “Eşlerin arasındaki geçimsizlik ve iletişim kopukluğu çocukta güven kaybına yol açar. Unutulmamalıdır ki, aile içerisinde yaşanan olumsuzluklar öğrenilen bir durumdur ve depresyon ortamı içinde büyüyen çocuk da depresif olur” diyor.
Aile İçi Çatışmalar Depresyon Habercisi
Ailenin, çocuğun depresyona girmesinde büyük etkisi vardır. Özellikle aile içi çatışmalar, çocuk ve ergenlerde depresyon riskini arttıran etkenlerin başında geliyor. Çözüm zorlaştıkça depresyon artıyor. Anne ya da babası depresyonda olan çocuklar, diğerlerine göre daha fazla risk altında. Okul başarısızlığı da, depresyonu etkiliyor. Genellikle okulda başarı yakalayamayan çocuk, çöküntü yaşayarak depresyona giriyor. Günümüzde kendine güveni az olan, kendini beğenmeyip başarısız bulan çocukların da depresyona yakalanma oranları yüksek. Psikiyatride benlik saygısının düşüklüğü olarak tanımlanan bu durum, çocuğun depresyona yatkınlığını arttırıyor. Çocuğun yaşamını olumsuz etkileyen her türlü olay birer risk etmenidir. Boşanma, ölüm, hastalık, ağır ekonomik sıkıntılar gibi.
Anne-babada görülen depresyon çocuğa geçebilir
Çocuklar bebeklikten itibaren her yaşta depresyona girebilir. Okul öncesi dönemde ilgisizlik, uykusuzluk ve kilo kaybı belirgindir. Bebeklik depresyonu ise farklıdır. Bu sebeple 0-18 ay arası dönemde anne ile bebek arasındaki bağlanma oldukça önemlidir. Anne ile bebek arasındaki fiziksel temas, göz teması, annenin bebeğe yaklaşımı ve onunla kurduğu iletişim, aralarındaki bağı oluşturur. Kurulan bu bağ sayesinde bebeğin kendine ve dış dünyaya karşı güveni oluşur. Bu bağ sağlıklı olarak gerçekleşmezse çocukta depresyon veya iletişim bozuklukları görülebilir. Özellikle anneden ayrı kalma sonrası bebekte ortaya çıkan huzursuzluk; ağlamayı takiben beslenme bozukluğu, mide bağırsak sisteminde sorunlar ve son olarak içe kapanmaya varan bir sorun şeklinde ortaya çıkıyor. Bu durumda bebek çevre ile ilişkiyi tamamen keser. Duruşu ve bakışı da dikkat çekicidir. Anne kısa sürede geri dönerse, bebek düzelir. Yoksa kalıcı olur. Bebekken yetiştirme yurtlarına bırakılan çocuklarda depresyona sık rastlanır.
Genetik yatkınlık çocuklarda depresyona neden olabilir. Anne ya da babada görülen depresyon, çocuklarında da ortaya çıkabilir. Özellikle aile içerisinde kaos ortamı hakim ise, bu durum depresyon için büyük bir zemin oluşturur. Eşlerin arasındaki geçimsizlik ve iletişim kopukluğu çocukta güven kaybına yol açar. Unutulmamalıdır ki aile içerisinde yaşanan olumsuzluklar öğrenilen bir durumdur ve depresyon ortamı içinde büyüyen çocuk da depresif olur.
Okul çağındaki çocuklarda depresyon farklıdır
Okul çağındaki çocuklarda depresyon belirtileri farklıdır. Aile, çocuğunu iyi bir şekilde gözlemlediği takdirde çocuğun azalan sosyal aktivitesi, huzursuz davranışları ve benzer belirtileri çocuğun depresyonda olduğunu gösterir. Depresyondaki çocukların kimisi ailesiyle iletişim halinde olur, üzüntü hissini, kendine zarar verme düşüncelerini, uyku bozukluklarını onlara anlatır. Kimi çocuklar ise hiçbir şekilde iletişim kurmaz, içine kapanır.
Ergenlik dönemi depresyonunda uyuşturucu ve alkol kullanımı görülebilir
Ergenlik dönemindeki depresyon başlangıcı erişkin depresyonuna benzer. Bu dönemde uyuşturucu ve alkol kullanımı sıklıkla depresyona eşlik eder. Erişkin depresyonu için gerekli bazı tanı ölçütleri, çocuklar için de geçerlidir. Depresyonda olan kişinin dış görünümü değişim gösterir. Dışarıdan mutsuz, bakımsız, durgun, tedirgin hali dikkat çeker. Kişinin sosyal ilişkileri bozulur, konuşmaları yavaşlar. Hatta ağır durumlarda hiç konuşmazlar. Sık ağlama, özellikle sabahları yoğun olan kaygı, isteksizlik, zevk alamama, yakınlarına ilgisinde azalma ve bazen de çabuk öfkelenme durumu görülür. Unutkanlıktan yakınma çok sıktır ve unutkanlık, insanları en çok rahatsız eden bulgudur. Geçmişe pişmanlık duyma ve geleceğe umutsuz bakma, depresyonu işaret eder. Bu kişiler kendilerini suçlamaya eğilimli, kendine güveni ve saygısı azdır. Tüm bu duygular “ölsem de kurtulsam” ı yani intiharı getirebilir. Bu belirtilere iştahsızlık ve uyku azalması eşlik eder. Bazen de iştahta ve uyku isteğinde aşırı artma olabilir.
Küçük çocuklar da intihar etmeyi düşünebilir
Erişkinlerdeki depresif duygu durumu, içe kapanma, konuşmama gibi belirtiler görülürken, çocuklarda ise kolay kızma, bağırma şeklinde kendini gösterir. Erişkinlerde görülen aşırı iştah açılması çocuklarda da olabilir. Ancak erişkinlerde izlenen bulgulardan aşırı kilo kaybı yerine çocuklukta, gelişim dönemine göre beklenen kilo artışının olmayışı tanı için yeterlidir, çocuklarda kilo kaybetmesi koşulu aranmaz. Küçük çocuklarda üzgün yüz ifadesi, halüsinasyonlar, içine kapanma ve somatik belirtiler yani bedensel yakınmalar daha sık görülür. Depresyonda yaşla değişmeyen en önemli bulgular konsantrasyon bulguları, uykusuzluk ve intihar düşünceleridir. Her ne kadar intihar riski yaşla birlikte artsa da çok küçük çocuklarda bile olabilen bir risktir.
Aile çocuktaki depresyonu fark ederse, onu gözlemlemeli
Anne ve baba çocuktaki davranış değişikliklerini ve hareketlerini dikkatle gözlemlemeli ve dikkatli yaklaşmalıdır. İçine kapanan ve iletişim kurmayan, kendini başarısız hisseden, mutsuz, karamsar, yaşamdan zevk almayan tavırlar sergiliyorsa ve bu belirtiler uzun süre devam ediyorsa hemen bir uzmana danışılmalıdır. Çocuklardaki davranış değişiklikleri aileler tarafından genellikle önemsenmez ya da şımarıklık olarak görülür. Oysaki bu sıkıntılar ertelenecek bir durum değil aksine dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur.
Çocuktaki bu tavırların anne baba tarafından kişiselleştirilerek ceza yöntemi ile düzeltmeye çalışması durumu daha da kötüleştirir. Çocuk ve aile arasındaki iletişim kopar ve çocuk kendini yalnız hissedebilir. Bu yalnızlık hissi çocuğun daha kötü şeyler yapmasına zemin hazırlar. Bu sebeple erken teşhis çok önemlidir. Burada aileye düşen görev çocuğa karşı sabırlı ve anlayışlı olmak, sevgilerini hissettirmek ve destek olmaktır.
Çocuklarda depresyon tedavisinde öncelik; çocuğun kişilik yapısı ve sosyal çevresi
Depresyon tedavisinde çocuğun kişilik yapısı ve sosyal çevresi önem taşır. Çocuğun yaş grubuna göre oyun terapisi, aile danışmanlığı ve gerektiğinde aile terapisi, bireysel psikoterapi veya ilaç tedavisi uygulanır. Ayrıca ailedeki diğer bireylerin var olan ruhsal sorunları da tedavi sürecinde önem taşıdığından mutlaka değerlendirilmelidir.
Son Güncelleme Tarihi Aralık 29, 2023 Editör admin