Sigara İç-mi-yo-rum

Anasayfa / Haberler / Sigara İç-mi-yo-rum
Sigara İç-mi-yo-rum

 fatih-portakal.jpg Her sorana ya da “İçer misin?” diye kötülük yapana bu kısa cümleciği kuruyorum.  “Bıraktım.” demiyorum, “İç-mi-yo-rum” diyorum.  Çünkü bıraktım demekle içmiyorum demek arasında kararlılık farkı var ve ben bu konuda kararlılığımı tartıştırmak istemiyorum.

Ne güzelmiş aslında “sigarasız” veya “dumansız” yaşamak.  Siz bu yazıyı okuduğunuzda sigarayı içmeyeli üç ay olacak.  Biliyorum, şimdi bazılarınızın, “Dur bakalım! Daha yolun başındasın.” deyip ardından da şu cümleyi kuruyor olması muhtemel: “Birkaç ay geçsin görürüm ben seni.  Hele ki zor anlarda, en kötü dosta yine başvurursun!”

Peşin peşin söyleyeyim; bu cümleleri dumanlı hayatının bazı aşamalarında niyet edip de tekrar içmeye başlayanlar kuruyordur. Onlar, geçmişin o zamanlarında “İçmiyorum.” yerine “Bıraktım.” diyenleridir diye düşünüyorum. 

Ahh bir içmiyorum deselerdi tiryakiler o uzatılan pakete karşı, şimdi çoktan sigara düşmanıydı hepsi.  Çok kere içmemeyi denedim bendeniz de.  Ne var ki içmiyorum diyemedim, aklıma da gelmedi bu sözcük açıkçası.  Bıraktım dedim sadece…
Bıraktım dedim, iki gün sonra tekrar başladım.  Bıraktım dedim, paketi balkondan aşağı attım, birkaç saat sonra tüttürmeye başladım.  Hatta bıraktım diye yemin ettim, paketi sokaktan geçen hiç tanımadığım birine verdim.  Göz açıp kapayıncaya kadar kendimi bakkalda, “o”nu alırken buldum.  Olmadı yapamadım.

Aslında sigara ile tanışıklığım epey eski…  İzmir’de, ilkokul yıllarına bir uzanmak gerekiyor.  9 -10 yaşlarına…  Okul duvarının hemen arkasındaki kör havuzda kaçak kaçak içtiğimiz günler…  Ben, Mustafa, Nezih, Ersin…  O, bir dönemdi.  Sadece meraktan içmiştik bir süre…  Arka arkaya yakardık, ne anlıyorsak! Daha sonra liseyi bitirene kadar hiç içmedim.  Tek tük bile dudağıma götürmedim.

Ne zaman ki gurbette üniversite okumaya gittim o zaman başladı tiryakilik.  Profesyonel olarak sigarayı tellendirmeye başladığımda 20 yaşındaydım.  Önceleri versene bir tane diye başladı, adımız daha sonra otlakçıya çıktı, sonra da daha fazla küçük düşmeyelim diye para verip almaya başladım.  Artık resmi olarak içiciydim ben de…

41 yaşının ortasına kadar sürdü bu içicilik… Dedim ya, ara ara içmemeyi denedim olmadı.  Her seferinde, “Sağlıklıyım, keyif alıyorum, hoşuma da gidiyor!” dedim içimdeki bana…  Moda kelimeyle “Kandırık yaptım!” kendimi anlayacağınız.  Çünkü içmek keyif gibi geliyordu.  İşte asıl bunu alt etmeliydim.

Sigarasız muhabbetten mahrum kalacaktım.  Millet içerken ben iç geçirecektim, bedenime ızdırap çektirecektim.  Yazık değil miydi bu körpecik bedene?

Mutlu olduğum bir anda bir tane yakmam gerekiyordu, yetmez ise iki tane…  Neticede keyifliydim.  Hiçbir şey olmayacakmış gibi görünen genç beden isterdi.  Kafam bozuk olduğunda ya da moralsizken yine yakmadan olmaz.  Çünkü en yakınındaki dost o… Tellendirmezsen gönül koyar.  Ay! Kahve geldi yak bir tane, telefon çaldı yak bir daha, lastik patladı tüttür, işe çıkacaksın yakmadan olmaz, yayın var heyecanını alır, görüşme var duyguları bastırır, kızdın yatıştırır, mutlusun mutluluğu artırır… Tüttürme konusunda her bir şeye bahanem vardı anlayacağınız…  Ta ki bir yere, ta ki bir yaşa, ta ki “erken mi göçüp gideceğim bu diyardan” korkusu olgunluğa varan bedenimi sarana kadar.  Efor Testi’nde dayanamadım.

Düşünsenize, genç sayılabilecek daha doğrusu vücudunuza rahatsızlık konduramadığınız bir yaştasınız.  42.  Kendimi sağlıklı hissediyorum.  Ama koşu bandının üstünde yürüyen bir ceset gibiydim.  4 dakika ancak dayanabildim.  Central Hospital Kardiyoloji Uzmanı Dr. Coşkun Turan, “Tamam, daha fazla yormayalım sizi!” dedi.  Sonra da sıralamaya başladı.  Kalpten girdi damardan çıktı, krizden yüklenip yüksek tansiyondan vurdu.  Gözüm çok korktu.  Geçmişin keyifli anları bir anda silindi hafızamdan… Olmasa da olurmuş demeye başladım.  Bir daha yaşayamamazlık aklıma geldi.  O günden bugüne üç ay geçti.  Biliyorum şu sorunun yanıtını bekliyorsunuz: Hiç aramadın mı?  İnanın, tarifsiz bir ihtiyaç hali hiç yaşamadım.  Ara ara aklıma geldi.  Örneğin; her gün canlı yayın yapan bir televizyoncuyum.  Yayına çıkmadan önce heyecan yatıştırsın diye iki üç tane arka arkaya yakardım.  Merakla bekliyordum içmemeye başladığımda ne yaşayacağımı.  Kötü hiçbir şey olmuyormuş.  Artık alıştım, hiç aramıyorum, Meğer bir yalancı özgüvenmiş o.

Bir şey daha var.  Çok iyi bir şey…  İç-me-di-ğim için yüzüm ve parmaklarım tütün kokmuyor.  Kıyafetlerime duman kokusu sinmiyor.  Bu durumdan en çok memnun olan ise hiç sigara içmeyen eşim Armağan…  Tek sorun gerçekten sigarayı bırakınca kilo almak.  Doğruymuş.  Üç ayda 4 kilo aldım.  Kiloyu da sporla dengelemeye çalışıyorum.

Yaşasın dumansız yaşam.  Yaşasın dumansız hava sahası.




Fatih PORTAKAL


“ÇALAR SAAT PROGRAMI“ YAPIMCISI/ SUNUCUSU (FOX TV)

Son Güncelleme Tarihi Aralık 29, 2023 Editör admin